Mermer dayanımı, zarafeti ve potansiyel zenginliği ile asırlardan beri sanatın ve mimarinin vazgeçilmez malzemesi olmuştur. Hititler, Eski Mısırlılar, Phrygialılar, Persler, Lidyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar ve diğer birçok uygarlık günümüze değin gelen ve çağlarına ışık tutan eserlerinde mermer kullanmışlardır. Mermerciliğin ilk örnekleri uygarlığın beşiği olarak kabul edilen Anadolu'da ortaya çıkmış, özellikle Hellenistik ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde mermercilik altın çağını yaşamıştır. M.Ö. 1600 yıllarında Hititlerle Yasemek'de (Gaziantep) başlayan sanatsal anlamla ilk mermercilik Arkaik Dönem'de ( M.Ö. 1050-470 ) Efes'te, Helenistik Dönem'de ( M.Ö. 300- 30 ) Bergama'da ve Roma Dönemi'nde (M.Ö. 30- M.S. 395 ) Aphrodisias'da kurulan mermercilik okulları ile Anadolu'da büyük gelişim göstermiştir. Mermer, Anadolu'da çok eski çağlardan beri bilinmekte ve kullanılmaktadır. Ephesos'da M.S. 2. yüzyıla ait bir katraktın, Marmara Adasın'a ise telle kesilmiş bir lahitin ve İzmir-Selçuk yakınlarında Kuşini'nde Anadolu'nun
(belki de dünyanın) en eski yeraltı ocağının bulunması, o dönemde mermer teknolojisinde Anadolu'nun ulaştığı noktayı göstermesi yönünden çok önemlidir. Ephesos, Bergama, Miletos, Perge, Side, Aphrodisias gibi antik kentlerde en önemli yapılar tanrılara adanan tapınaklardı ve mermerden yapılmışlardı. Keza tapınak, saray, tiyatro, agora, stoa, odeon, devlet misafirhanesi, bouleterion (şehir meclisi) prytenion, gymnasium, hamam ve stadyum gibi yapılar, Anadolu'da Antik Çağ uygarlıklarının mühürleri olmuştur. Dünyanın yedi harikasından ikisi olan Ephesos Artemis Tapınağı ve Halikarnassos Mousoleumu (Anıt mezar) Anadolu' da olup mermerden yapılmışlardır.Bu yapıların pek çoğu gösterişli başlıklı sütunlar, heykeller ve yüksek kabartmalı frizlerle süslenmişlerdir. Bütün bu eserlerin yapımında ise sert olmakla birlikte kolay işlenen, perdahlandıkça parlayan, göz alıcı beyaz rengiyle derin hatları ortaya çıkaran, ışık ve gölge değerlerini güçlendiren, üç boyutluluğu yansıtan mermerler kullanılmıştır. Mermerin sanat eserlerinde ve mimaride bu denli yoğun biçimde kullanılması, çok önemli gelişmelere yol açmıştır
Antik Çağ'da heykel yapımında insan derisine yakın benzerlik gösteren beyaz renkli mermerler kullanılmıştır. Bu çağda mimari ve heykeltıraşlıkta kullanılan mermerler ise şunlardır. Aphrodisias mermerleri (Aydın-Karacasu) ince kristalli ve beyaz renklidirler. Synnada mermerleri esasında Dokimeion mermerleri olup, en eski ocak Roma dönemine aittir. Prokonnesos (Marmara Adası) mermerleri mavimsi renkli. Alabanda (Aydın) mermeri. Plinius buradan çıkan siyah renkli mermerlerinin çok tutulduğundan söz eder. Ege denizindeki Paros (krem renkli) ve Naksos adalarının mermerleri Ephesos ve Miletos yörelerinde kullanılmıştır. Dokimeion ve Marmara Adası'ndaki ocaklar Anadolu'nun en büyük ve en önemli antik ocaklarıdır. Anadolu dışında Yunanistan'da ve İtalya'da da antik ocaklar vardır. Bunlardan iri kristalli Penthelikon (Atina) mermeri beyaz renkli olup, zamanla sarımtırak patinası olur. En kaliteli damarlar Antik Çağ'da tüketilmiştir. İtalya'da Carrara mermerleri de çok ünlüdür. Çok beyaz olan bu mermerleri Leonarda da Vinci, Michelangelo gibi ünlü heykeltıraşlar eserlerinin yapımında kullanmışlardır.Ülkemizde ve Dünya'da Antik Çağ'da Synnada Mermeri günümüzde de Afyon Mermeri olarak (haksızca) bilinen ve tanınan mermer aslında İscehisar Mermeri olup, İscehisar'da çıkartılıp işlenmektedir. İscehisar ilçesinde mermer ocaklarının işletilmesinin 2000 yıllık bir geçmişe dayandığı eski kaynaklardan ve geçmişten günümüze gelen 60 a yakın eski ocak ve bu ocaklarda bulunan bitmemiş sütun, blok ve öteki eserlerden anlaşılmaktadır. Antik Çağ'ın ünlü coğrafyacısı Amasyalı Strabon, M.S. 7 yılında yazdığı, Geographica Coğrafya adlı 17 ciltlik eserinde Anadolu topraklarında madencilik ve maden sahaları ile ilgili önemli açıklamalarda bulunmakta ve Dokimeion'dan ise şöyle söz etmektedir: ...Synnada (Şuhut) büyük bir kent değildir; fakat önünde, çevresi hemen, hemen altmış stadion olan zeytin ağaçları ekili bir ova uzanmaktadır. Bunun ötesinde Dokimia Köyü (İscehisar) ve keza synnadik mermer ocağı, her ne kadar yerliler ona Dokimete veya Dokimaion derlerse de, Romalılar ona bu adı vermişlerdir. Önceleri bu ocaktan küçük çapta taşlar çıkarılırdı; fakat şimdi Romalıların aşırı istekleri üzerine büyük monolit sütunlar çıkarılmaya başlanmıştır. Ve bunlar renklerinin çeşitliliği bakımından hemen, hemen su mermerlerine yakındır. Gerçekten bu kadar ağır olan bir yükün denize taşınması güçtü, ölçüleri ve güzellikleri dikkat çeken bu sütun ve parçalar Roma'ya gönderilir.
Fransız Dilbilimci Thomas Drew-Bear ise Grek ve Roma Dönemlerinde Afyonkarahisar ve Çevresi adlı eserinde Dokimeion yakınındaki imparatorluğun malı sayılan büyük mermer ocaklarını idare eden Romalı yöneticilerin ofislerinin Synnada'da olduğundan söz etmektedir. Yani mermerlerin pazarlanması işleri oradan yürütülüyordu. Antik Çağ'da Dokimeion'da mermer ocaklarının yoğun olarak bulunduğu yer, aynı zamanda Kybele'nin kutsal alanı sayılan Persis Dağı'nda idi. Burada Kybele'nin tapınım yeri vardı ve mermer ocakları onun adına tahsis edilmişti. Persis Dağı günümüzde Bacakale olarak bilinir ve tapınım yeri Alimoğlu ocağı olarak işletilen ocaktadır. Bacakale'de bulunan ocaklarda, beyaz mermer (Afyon Şekeri) yanında mor damarlı beyaz mermer de çıkarılmaktaydı. Pavonazzetto ya da Paonazzetto adı verilen bu kıymetli mermer cinsinin genel olarak Dünya'da sadece
İscehisar'da bulunduğu bilinmektedir. Bu mermerin mor renginin Attis'in kan lekeleri olduğu söylencesi ise yüzyıllardan beri Anadolu'nun mitolojik öykülerinden birisi olarak sürüp gitmektedir. Antik yazarlardan Pausanias'ın aktardığı bilgilere göre; Göktanrısı Zeus toprakla birleşince Agdistis adında bir demon (cin) ortaya çıkar. Bir gün Kybele, Attis'i görünce aşık olur ve ona sahip olmak ister Oysa Attis, Pessinus kralının kızını sevmektedir ve onunla evlilik hazırlığı yapmaktadır. Bunu içine sindiremeyen Kybele Attis'i delirtir ve Attis bir kriz esnasında çılgınca koşarak bir çam ağacının altına gelir, bu esnada ağaca takılarak vücudu kanar ve akan kandan mormenekşeler biter. Yine akan kanlardan beyaz mermerler de nasiplerini alırlar. Bir süre sonra Attis, çam ağacının altında kan kaybından ölür. Bir yıl sonra Attis'in ruhunun arındırılma töreninde çam onun yerini alır ve bu olaydan sonra Kybele törenlerinde rahipler ve menekşelerle donatılan çam dalları iki önemli öğe olur. Romalı ozan Catullus şiirlerinden birinde bu olaydan uzun uzun söz etmektedir. Şiirin bir bölümü şöyledir: " Hızlı teknesini derin deniz üstünde sürüp Attis, Frigya komşuna alelacele ayak bastı sabırsızca Ve tanrıçanın ormanlarla kaplı gölgeli mekanına gitti, Çılgın bir öfkeye kapılıp ruhu sersem sepelek Sivri bir çakmaktaşıyla koparıp attı kasığındaki ağırlıkları, Erkekliğini yitirip hissedince kalan organlarını, hatta toprağı lekeleyince taze kanı Aldı karbeyaz ellerine çarçabuk hafif davulu, Senin davulunu, Kybele, ey Kybele Ana, gizli ayinlerini senin, Vura vura sırtına incecik parmaklarıyla boğa derisi davulun."
Bir başka öyküye göre ise Kybele'nin sevgilisi Attis, bir gün avlanırken bir yaban domuzunun saldırısına uğrayarak kan kaybından ölür. Akan kanları beyaz mermeri renkli mermere dönüştürür. Roma döneminde lahit üreten üç önemli merkezden birisi Dokimeion'dur. Ötekiler Atina ve Roma kentleridir. Dokimeion bölgeler üstü bir niteliğe sahip olup, M.S.
140/150 yıllarından itibaren İtalya, Suriye-Filistin, Atina, Rodos ve Girit gibi yerlere lahit ihraç etmeye başlamıştır. Dokimeion lahitlerinin bugün bilinen sayısı 500 civarındadır. Sütunlu, girlandlı ve figürlü lahitlerin üretiminde Marmor Phrygium (Phrygia mermeri) ya da Marmor Synnadicum (Marmor Docimium) adı verilen mermer çeşitleri kullanılmıştır. Günümüzde Türk müzelerinden başka yurt dışında İtalya, Vatikan, Kassel gibi yerlerde Dokimeon'dan gönderilen lahitler yer almaktadır. Dokimeion'da lahitlerden başka çok sayıda ostotek (kemik mahfazası) imalatı da yapılmıştır. Dokimeion lahit, heykel ya da kabartmalarını yapılış şekillerine göre üç sınıfa ayırabiliriz.
1. Dokimeionlu sanatçıların Dokimeion'da yaptıkları.
2. Dokimeionlu sanatçıların dışarıda atölye kurarak yaptıkları
3. Öteki sanatçıların Dokimeion mermeri kullanarak yaptıkları.
Bunlara kimi örnekler aşağıda verilmiştir.
Docimian Marble olarak da adlandırılan İscehisar mermerlerinden yapılan Lahit ve öteki mermer parçalar önce karayolu ile Nikomedia (İzmit), Ephesos, Perge gibi kentlere iletilmiş oralardan da deniz yolu ile uzaklara gönderilmiştir. Bu konuda G. Kapiton da görüş olarak mermerlerin Kral Yolu üzerinden Ege kıyılarına oradan da Kuzey Afrika'ya değin birçok ülkeye gönderildiğini bildirir. İtalya kıyılarında bulunan 2000 yıllık bir batık gemideki yarı işlenmiş mermerlerin Aphrodisias (Aydın-Karacasu) ya da büyük bir olasılıkla Dokimeion'dan gitmiş olduğu sanılmaktadır. Ayrıca İtalya'da Ostia Limanı'nın mermer depolarında ve Tiber Nehri kıyılarında İscehisar'dan aynen ocaklardan geldiği gibi istiflenen
birçok mermer bloklar ve sütunlar bulunmuştur.Dokimeion dışına gönderilen mermerleri işleniş tarzına göre üç sınıfa ayırabiliriz.
1. Blok olarak gönderilenler.
2. Yarı işlenmiş olarak gönderilenler.
3. Tamamen bitmiş olarak gönderilenler.
Günümüzde İscehisar mermer sahaları, ilçe merkezinin 1 km güneydoğusundan başlamakta ve iki önemli merkezde bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Dangıçtepe, ikincisi ise Bacakale (antik Persis Dağı) mevkiindedir. Dangıçtepe mermer sahasında 500 metre genişliğinde 1300 metre uzunluğunda 100 metre kalınlığında; Bacakale alanında ise; 1000 metre genişliğinde 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunmaktadır. İlçe mermer ocakları yüzey şekilleri itibariyle dalgalı bir alanda olduğu ve buralarının yüksekliğinin 1000 metreyi aştığı görülür. Ocakların bulunduğu alanın yolları yaz kış açık olup, ulaşım imkanları rahattır. İscehisar'da çıkarılan mermer çeşitleri şunlardır: İscehisar Kaymağı (Afyon Beyazı), İscehisar Balı, İscehisar Beyazı (Afyon Kaymağı), İscehisar Şekeri açık sarı (Afyon şekeri), İscehisar Gölü, İscehisar Menekşesi, İscehisar Siyahı, Kaplan Postu, Kirli Sarı (Afyon Sarısı), Güvercin Bağrı (karışık renklerden oluşur.) Bunlardan başka kimi ocaklarda damarlar halinde menekşe, gri-beyaz, Afyon bal, çiğdemli şeker, Afyon çıtır ve Çizgili şeker cinsleri de çıkartılmaktadır. İscehisar'da zengin mermer yatakları M.Ö. 300 yıllarından bu yana bilinmesine ve Antik Çağ'da uzun süre kullanılmasına karşın uzun bir süre atıl olarak kalmış, ancak Cumhuriyet döneminde 1945 yılında Anıtkabir ve TBMM'nin inşaatlarında kullanılmak üzere yeniden işletilmeye başlanmıştır. Mermer işletmeciliği 1980 yılına değin eski teknolojilerle yapılırken, bu yıldan sonra gelişen teknolojiden mermer sektörü de faydalanmış ve teknolojik olanaklar kullanılmaya başlanmıştır. 1983 yılına değin mermer işlenmeden ocaktan çıkarıldığı şekilde değişik illere hammadde olarak satılmış olup, 1983 yılından sonra işletmeye yönelen mermer sektörü ilçe bazında kurulan mermer fabrikalarında işlenerek çeşitli şekillerde mermer olarak satışı ve ihracatı yapılmıştır.